siirlerim-net
www.siirlerim-net.tr.gg  
  İletişim
  Ana Sayfa
  Forum
  Link listesi
  Lise1 Edebiyat kitabı cevaplar(2011-2012)
  Lise2 Edebiyat kitabı cevaplar(2011-2012)
  Lise 4 Edebiyat kitabı cevaplar(2011-2012)
  Edebi Sanatlar
  Şiirler
  => Aşık Veysel
  => Ahmet Hamdi TANPINAR
  => A.Kadir Bilgin
  => Abdurrahim Karakoç
  => Adnan Yücel
  => Adnan Özer
  => Afşar Timüçin
  => Ahmet Raif
  => Ahmet Ada
  => Ahmet Erhan
  => Ahmet Kutsi Tecer
  => Ahmet Mühip Dıranas
  => Ahmet Oktay
  => Aragon
  => Arif Nihat Asya
  => Atilla İlhan
  => Aziz Nesin
  => Bedri Rahmi Eyüboğlu
  => Behçet Necatigil
  => Behçet Aysan
  => Bedri Stıkı Erdoğan
  => Cahit Stıkı Tarakçı
  => Can Yücel
  => Cemal Süreya
  => Cemal Safi
  => Cezmi Ersöz
  => Ece Ayhan
  => Edip Cansever
  => Fazıl Hüsnü Dağlarca
  => Hilmi Yavuz
  => Hüseyin Yurttaş
  => Melih Cevdet Anday
  => Metin Demirtaş
  => Metin Eleoğlu
  => Murathan Mungan
  => Nazım Hikmet
  => Necip Fazıl Kısakürek
  => Nurullah Genç
  => Orhan Veli Kanık
  => Pablo Neruda
  => Paul Verlaine
  => Refik Durbaş
  => Rıfat ILGAZ
  => Salih Polat
  => Sezai Karakoç
  => Shakespeare
  => Sunay Akın
  => Turgut Uyar
  => Yahya Kemal Beyatlı
  => Yılmaz Erdoğan
  => Yılmaz Odabaşı
  => İlhan Berk
  => İbrahim Sadri
  => Ümit Yaşar Oğuzcan
  => Ömer Hayyam
  Şairlerimizin Hayatları
  Dil ve Anlatım kitaplarının cevapları (2011-2012)
  Güzel Sözler,Aşk Sözleri
  Atasözleri Ne Anlama Gelir
  Top liste
Abdurrahim Karakoç
SEN VARSIN


Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir selviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen; seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın




TUT ELLERİMDEN


Sırattan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe başlangıçtır, karar nihayet
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.




AŞK HİKAYESİ


Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!




SANA GELİYORUM SANA


Görmeden, doğduğum gecenin seherini
Ellerim değmeden anama,
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırılçıplak

Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Bir garip ağaç oldum aşk ükesinde,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak
SANA geliyorum SANA
Dal-budak

Ne bir dürüm ekmek var heybemde
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazan yürüyerek, bazan koşarak
SANA geliyorum SANA
Yalınayak

Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ipil ipil yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak

Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş manâ
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek icin ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK..

ANADOLU SEVGİSİ

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, 
Hele boz dumanlar çekilsin de gör. 
Her haftası bayram,her günü düğün, 
Hele yaylalara çıkılsın da gör. 

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde; 
Kağnılar yollarda,yoncalar dizde... 
Saydıklarım damla değil denizde, 
Hele bir ekinler ekilsin de gör. 

Görmedin sen bizim mavi suları, 
Karlar eriyince kırar yuları... 
Köpük olur beyaz,sel olur sarı; 
Hele taştan taşa dökülsün de gör. 

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç, 
Yolları toz,çamur,evleri kerpiç. 
O kirli kabukta,o en temiz iç; 
Hele bir yakından bakılsın da gör. 

Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı, 
Sevgiyi bulasın,yakına gel ki... 
Kalıplar gerçeği göstermez belki 
Gönül perdeleri sökülsün de gör. 



AYIP

Kara gözlüm bu ayrılık yetişir, 
İki gözüm pınar oldu gel gayrı. 
Elim değse akan sular tutuşur 
İçim dışım yanar oldu gel gayrı. 

Ayların sırtında yıllar taşındı, 
Sanma ki garibi eller düşündü. 
Bebekler evlendi,yollar aşındı 
Kozalaklar çınar oldu gel gayrı. 

Hesap et sen,gurbet ile 
Otuz ay tutuldu kolay mı dile? 
Hapisler,sürgünler,esirler bile 
Sılasına döner oldu gel gayrı. 

Gönlüm sende,gözüm yollarda durdu, 
Saat isyan etti,takvim kudurdu. 
Hasret hançerini bağrıma vurdu 
yüreciğim kanar oldu gel gayrı. 

Emeği boşadır yuvasız kuşun... 
Nerdeyse toprağa değecek başın. 
Beni düşünmezsen kendini düşün 
Herkes seni kınar oldu gel gayrı. 


AYNALARIN ÖTESİ

Her ne kusur varsa geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar
Mecnunlar Mevla'yı bulursa canda,
El olur Leylalar ela gözlü yar

Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün...
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar

Estikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliğin hasret yer sevda göçünde
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, ela gözlü yar

Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalbdeki yara...
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar ela gözlü yar

Vakit dolar, nakit biter kasanda...
Sevda bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar ela gözlü yar 



  AYRILIK HAVASI
   
  Ben nefret eyledim sizin gerçekten Yalanı severim, yalanı gayrı 
Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten 
Yılanı severim, yılanı gayrı 


Yıllarca boş yere canımı sıktım 
Nihayet yol buldum çığırdan çıktım 
Beyden efendiden sayından bıktım 
Ulanı severim ulanı gayrı 


Sapıtmış bu diye beni yeriniz 
Hakkımda bin türlü hüküm veriniz 
Omuzumda yüktür dirileriniz 
Öleni severim öleni gayrı






   BALABANIM
Geldi gönderdiğin şiirden mektup 
Arada bir böyle yaz Balaban'ım 
Zaman siciminin ucundan tutup 
Bazen bağla, bazen çöz Balaban'ım 

Fikir gölü derinleşir girdikçe 
Dostluk gülü gümrah açar derdikçe 
Sıhhat, zaman, mekan, imkan verdikçe 
Cevapsız bırakmam, söz Balaban'ım 

Ahval-i aleme kafayı takma 
Allah Kerim, sabrı elden bırakma 
İlmi düstur eyle, imanı sakla 
Gayrisi savrulan toz Balaban'ım 

Huzur içte gerek, kabukta değil 
Vuslat acelede, çabukta değil 
Akıl da baştadır, topukta değil 
Çile yemekteki tuz Balaban'ım 

Ahlakı, töreyi kenara atan 
Dine 'Afyon' diyen, vatanı satan 
Müslüman olamaz, Türk değil zaten 
Dayanmaz görmeye göz Balaban'ım 

Demişler ya 'Kuvvet birlikten doğar' 
Kar, yağmur zamanı gelince yağar 
Nasihatım o ki dinlersen eğer 
İşaret 'ben' değil 'Biz' Balaban'ım 

Çevremizi saran türlü ihanet 
Gün geçtikçe görünüyor daha net 
Başlangıçta bilmek değil kehanet 
Bağrımıza girmiş köz Balaban'ım 

Zaman geldi esir olduk maddeye 
Zaman geldi hasır olduk caddeye 
Zaman geldi küsur olduk şetteye 
Daha bunlar bize az Balaban'ım 

Dört yanımı gurbet yazmış kaderim 
Dosttan mektup gelir, biter kederim 
Gözlerinden öper, selam ederim 
Aydınlık günlerde gez Balaban'ım



BEBEĞE ÇAĞRI


Soyguncu soysun da, vurguncu vursun 
Sen ana karnında boşa durursun 
Doksan günde çık gel dokuz ay dursun 

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden 
Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden 
Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden 

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Makam armağandır, koltuk hediye 
Muhkem ilamlar var ' rüşvet ye' diye 
Ne diye beklersin söyle ne diye? 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Göz kırpınca sıfırı çok sayılar 
Zirveye tırmandı topal ayılar 
Yağcı yeğen arar haydut dayılar 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Artık banka soymak basit eğlence 
Günde milyar hiçtir ' yurtsever genc' e(!) 
Dünyaya duhül et, gel biraz önce 

Doğmaya gayret et dogmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul 
Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul 
Hukuksal açıdan bir ' olanak' bul 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 

Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör 
Halkı tiksindiren bir kof dizi gör 
Önce onları gör, sonra bizi gör 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek 
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek 





BEN


Ben: Karlı dağların deli rüzgârı.. 
Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım. 
Ben: suyu kurumuş sevgi pınarı... 
Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım. 

Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban... 
Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban. 
Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban... 
Ben: gurbet ağzında bulgur aşıyım. 

Ben: çürük bir gemi aşk denizinde.. 
Ben: Yağmur damlası dostun izinde. 
Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde... 
Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım. 

Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe 
Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe 
Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe... 
Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım. 

Ben: Gönlü aklına uymayan deli.. 
Ben: Az düşünceden doymayan deli. 
Ben: Beni ben diye saymayan deli... 
Bırakın, ben benden uzaklaşayım. 



BEREKET

Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı 
Akan kanım göl olmadan tükenmez 
Sevda kokan bu yaranın çiçeği 
Petek petek bal olmadan tükenmez 

Hasret nedir? Yarına sor, düne sor 
İnanmazsan dönder-aktar gene sor 
Sensiz geçen geceleri bana sor 
Saatleri yıl olmadan tükenmez 

Görsem derim biçimini, rengini 
Kötü talih yüksek yapar engini 
İçimdeki bu sevginin yangını 
Kemiklerim kül olmadan tükenmez 



BİZE GÖRE

Beşyüz itten kaçan kurda 
Kurt diyenler halt eylemiş 
Şehit verilmeyen yurda 
Yurt diyenler halteylemiş 

Birlik ister bizden olan 
Kör olsun milleti bölen 
Siyasette yalan, dolan 
Şart diyenler halteylemiş 

Yazıklar olsun ismine 
Gider yan verir hasmına 
Vatandaşın bir kısmına 
Kurt diyenler halteylemiş. 

Ülkü bizim baş tacımız; 
Şeker, bal olur acımız. 
Çilemizdir ilacımız 
Dert diyenler halteylemiş 

Hamdolsun alnımız aktır; 
Zalimden korkumuz yoktur 
Hakikatin yönü tektir 
Dört diyenler halteylemiş 

Danışsınlar canlarına 
Kalmayacak yanlarına 
Marksizmin hayranlarına 
Mert diyenler halteylemiş 

Rahmet yağar ilik ilik 
Aşk suyunu içer çelik 
On niyettir ülkücülük 
Art diyenler halteylemiş 


BU DÜNYA KİMİN DÜNYASI


Yol üstünde biten çalı 
Bu dünya kimin dünyası? 
Ak çiçekli ayva dalı 
Bu dünya kimin dünyası? 

Gediklerde esen poyraz, 
Yaprakları dalda koymaz 
Gözler doysa gönül doymaz 
Bu dünya kimin dünyası? 

Her gün eski her gün yeni 
Tükenmez gidip geleni 
Canevimden vurdu beni 
Bu dünya kimin dünyası? 

Kar yağar kaybolur izler 
Her nakış binbir sır gizler 
Ufuklara dalan gözler 
Bu dünya kimin dünyası? 

Toprak basar kucağına 
Güneş çeker sıcağına 
Atar derdin ocağına... 
Bu dünya kimin dünyası? 


BÜYÜKLER BİLİR


Yalan dolan ile devran sürmeyi 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 
Milletin başına çorap örmeyi 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Rüşvet vermek rüşvet almak nasıl şey 
Hazineden para çalmak nasıl şey 
Terlemeden zengin olmak nasıl şey 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Erken palazlanıp erken ötmeyi 
Değirmenler kurup baş öğütmeyi 
Hele... meydan meydan adam gütmeyi 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Anlamayız kopya nedir, asıl ne 
Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne 
Üçkağıtta erkan nedir usul ne 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Viski, votka çekip keyif çatmayı 
Dansöz kucağında stres atmayı 
Milleti bölmeyi, vatan satmayı 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Seyrettikçe ana-baba filmini 
Hissederiz baskısını zulmünü 
Lisans üstü maskaralık ilmini 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 

Adettir gerekmez malumu ilam 
Taklide günaydın, asıla selam 
Ne hınzırlık varsa hasıl-ı kelam 
Biz ne bilek beyim büyükler bilir 




CEVAPSIZ KALAN SUALLER


Yürü: duvar beton, otur yer beton 
Tavana bakarsın ' bakma der' beton 
- Yağmur kokan toprakların nerede? 

Ne çiçekler açar, ne kuşlar öter 
Yolların on adım ötede biter 
- Serbest gezen ayakların nerede? 

Her günü hasrettir haftanın ayın 
Hani ya bayramın, düğünün, toyun? 
- İlin, yurdun, konakların nerede? 

Gönlün gamdan göçer, gama taşınır 
Boş direkler boynu bükük düşünür 
- Dalga dalga bayrakların nerede? 

Deprem mi geçirdin, talan mı gördün? 
Kanlı haydutlara haraç mı verdin? 
- Obaların ocakların nerede? 

İnancın cezalı, yüreğin tutsak 
Konuşacak yerde çaresiz susmak 
- Dudakların, dudakların nerede? 


DAĞLARA DENİZ EKTİM



Uykuları yatağıma bağladım 
Geceleri delip çıktım dağlara 
Ormanların kakülünü taradım 
Bulutlardan gömlek diktim dağlara 

Ağaran şafakta gördüm yarını 
Tuttum nakış nakış ördüm yarını 
Yağmur damlasına sardım yarını 
Dalga dalga deniz ektim dağlara 

Kartal kanadıyla biçtim gökleri 
Duru pınarlardan içtim gökleri 
Ya Allah diyerek açtım gökleri 
Demet demet ışık döktüm dağlara 

Hayal var ki hakikatten evladır 
Çile var ki çok nimetten evladır 
Sabır, şükür her ziynetten evladır 
Üçüncü gözümle baktım dağlara 


DERTLEŞME


Sırtımıza cümle derdi belayı 
Sizin için aldık sizden ne haber? 
Senelerce uykuları rüyayı; 
Sizin için böldük sizden ne haber? 

'Nemize ne,aman bırak' demedik; 
Otuz alıp onbeş verek demedik 
Hava kışlı,yollar ırak demedik 
Sizin için geldik,sizden ne haber? 

Aşk ile doldurduk gönül tasını 
Tavuğunuz ölse çektik yasını 
Zalimlere karşı cenk havasını 
Sizin için çaldık,sizden ne haber? 

Durup da 'bize ne' demedik bir gün 
Korkmadık,yılmadık,düşmedik yorgun. 
Sıra sıra hapis,kitlece sürgün; 
Sizin için olduk,sizden ne haber? 

İçkiye,kadına,rütbeye şana 
Tenezzül etmedik,malum cihana 
Bunların cümlesi kalsın bir yana; 
Sizin için öldük sizden ne haber? 



DOSTA DOĞRU


İçimde uzayan her yol 
Çıkar gider dosta doğru 
Nergis. ıtır, menekşe, gül 
Kokar gider dosta doğru 

Zamanım yoğrulur gamla 
Birleşir sabah akşamla 
Ilık kanım damla damla 
Akar gider dosta doğru 

Gel bende gör, sen gel beni 
Durduramaz engel beni 
Görmediğim bir el beni 
Çeker gider dosta doğru 

Beynim fırın, bağrım tandır 
Yanarım hayli zamandır 
Sevgim bir yavru ceylandir 
Çeker gider dosta doğru 

Ne saklarım ne gizlerim 
Yalnızca onu özlerim 
Tabutta bile gözlerim 
Bakar gider dosta doğru 



DÖNÜŞ


Bunca yıldır bir hiçliğe 
Gittim sana geliyorum 
Yeter artık döne döne 
Bittim sana geliyorum 

Durdum ve düşündüm demin 
Baktım bu yol daha emin 
Ayrılmamaya bin yemin 
Ettim sana geliyorum 

Gözüm yaşlı gönlüm garip 
Yalvarayım dedim varıp 
Benliği benden çıkarıp 
Attım sana geliyorum 

Aşk tokmağı değdi örse 
Durmam gayri dünya dursa 
Dünden kalma neyim varsa 
Sattım sana geliyorum 

Bıraktım öfkeyi kini 
Oldum bir rahmet ekini 
Seni sevmenin zevkini 
Tattım sana geliyorum 


DUA


Senin ak alnından gök gözlerinden 
Önce dallar sonra yapraklar öpsün. 
Eğilsin yıldızlar tutsun elinden 
Gecelerden sonra şafaklar öpsün. 

Aşk diyorlar en mukaddes hayale 
Ve sen de düşesin o sonsuz hale 
Hazdan dudakların olsun bir lale 
Güller, karanfiller, zambaklar öpsün. 

Sende kemal bulmuş renk, şekil, biçim 
Yaşamanın öz suyusun bir içim 
Olanca suların sağlığı için 
Seni her gün göller, ırmaklar öpsün. 

Kumral saçlarında nisan yağmuru 
Yazın ak yüzünden gölgenin moru 
Ağzından en serin, hem de en duru 
Kayalardan akan kaynaklar öpsün. 

Çimenler okşasın ayaklarını 
Çiçekler koklasın parmaklarını 
Ben öpmeden önce yanaklarını 
Varsın teller, tüller, duvaklar öpsün. 

Kıskançlık çakılı kazıktır serde 
Bölünsün bu rüya en tatlı yerde 
Seni canlı kullar öpmesinler de 
Kefenler sarılsın, topraklar öpsün. 



ELLİNCİ YIL HESABI


Bağladım nefsimi zincir yulara 
Dünyayı duvara astım gel de gör 
Rahatı huzuru attım kenara 
Çileyi bağrıma bastım gel de gör 

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum 
Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum 
Zulüm sıcağında serin yel oldum 
Yürekten yürege estim gel de gör. 

Sonu hatırladım, ilki duyunca, 
Kula kul olmadım ömür boyunca! 
Hakkın zehirini içtim doyunca 
Batılın balına küstüm gel de gör. 

Ülfetim olmadı iriler ile 
Ağıla girmedim sürüler ile; 
Ölümden korkmayan diriler ile 
Selamı, sabahı kestim gel de gör. 

Aşk ceylanı emzirince sütünü 
Taşa çalıp, kırdım benlik putunu 
Düşmanımdır inkarcının bütünü 
Allah dostlarıdır dostum gel de gör. 

Bazı kötülüğü kovdum elimle 
Bazı kötülüğü yerdim dilimle 
Gücüm yetmeyince kendi halimle 
Haksıza buğzettim, küstüm gel de gör. 

Çıkar için laf davulu çalmadım 
Hiçbir yerden makam, rütbe almadım 
Bildimse söyledim, korkak olmadım 
Bilmediğim yerde sustum gel de gör 




EY CAN


Ben sabit şeyleri sevmem ey can 
Sen 
Eğer beni dinlersen 
Çağlayan ırmak ol.. 
Ve gönül gönderine çekilmiş 
Nazlı nazlı dalgalanan 
Bayrak ol.. 

Ben karanlığı hiç sevmem ey can 
Vaktin her saatinde 
Her zaman 
Ağaran şafak ol.. 
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek 
Seher yeliyle ırgalanan 
Yaprak ol.. 

Ben bulanıklığı sevmem ey can 
Sen 
Yayla pınarlarından akan 
Sulardan berrak ol.. 
Göl olma, gölet olma, baraj olma 
Kanak ol.. 

Ben uykuları da sevmem ey can 
Uykulardan uzak ol.. 
Kış günü karları yarıp çıkan 
Beyaz bir gül 
Mavi bir zambak ol.. 

Ben zaafları da sevmem ey can 
Hakikatleri sarıp-sarmalayan 
Zaaflardan ırak ol.. 
Geri dur geri dur ey can 
Nefret sarayındaki sultanlıktan 
İlim ocağında çırak ol.. 

Sana tavsiyemdir ey can 
Zalimlerin boynunda süslü kravat olacağına 
Var bir garip ölünün üstünde 
Kefen ol 
Kimsesiz gelinlerin yüzünde 
Duvak ol.. 




FETVA


Türküler var başı belden aşağı 
Çalmıyan radyonun pili cennetlik. 
Kafir meyve inmez daldan aşağı 
Yoksulun yaktığı çalı cennetlik. 

Boşunadır dünyamıza geldiği 
Aha yaşadığı aha öldüğü... 
Korkak müslümanın namaz kıldığı 
Camiyi taşlayan deli cennetlik. 

Kara günde çözülmesin, kuşağın, 
Kara toprak olsun uyku döşeğin. 
Cihadda yük çeken uyuz eşeğin 
Semeri cennetlik çulu cennetlik. 

Tez vururlar harpte önde gideni, 
Kaçanlar kurtarır canı bedeni. 
Şimdilik kördüğüm kalsın nedeni, 
Diri oku yedi, ölü cennetlik. 

Bana ne'yi akıllılık sananın, 
Başı var da, beyni yoktur. İnanın. 
Beş on sene cehennemde yananın, 
Dumanı cennetlik, külü cennetlik. 

'Karışma boşver''i eylemiş sanat, 
'Dava gereksiz' der, 'herşey menfaat' 
Böyle bir babayı vurursa evlat, 
Tüfeği cennetlik, eli cennetlik. 

Sevabı, günahı ayırmış Rabbim, 
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım. 
Yalana riyaya, dayanmaz sabrım, 
Haksıza sövenin dili cennetlik. 




GİDE GİDE


Gösterir gün gibi, düşüncelerin, 
Derinden derine âşıksın gönül. 
Çıkla kadın desem yalan söylerim; 
Sen başka birine âşıksın gönül. 

Kırılmış telleri sevda sazının; 
Eşi yok sendeki ince sızının; 
Tarlada çift süren köylü kızının, 
Topraklı terine âşıksın gönül. 

Maraş’, Muğla’ya, Kırklareli’ne, 
Yiğit Köroğlu’nun Çamlıbel’ine, 
Kars’ın yaylasına, Van’ın gölüne, 
Ağrı’nın karına âşıksın gönül. 

Baharın bulutu, seherin yeli, 
Sarı seller gibi coşturur seni. 
Varsın bilmeyenler desinler “deli” 
Bugünden yarına âşıksın gönül. 

Yüksekten dökülen suyun sesine, 
Kekik kokusuna, çam gölgesine, 
Renklerden sütbeyaz, koyu yeşile, 
Toprağın moruna âşıksın gönül. 

Yiğitin, sözünden dönmeyenine, 
Ateşin yıllarca sönmeyenine, 
Silahın omuzdan inmeyenine, 
Atın gök kırına âşıksın gönül. 

İyinin iyisi, güzelin hası.. 
Susamış yolcuya su veren tası, 
Edibin kalemi, ressam fırçası.. 
Şairin şi’rine âşıksın gönül. 

Değildir bu sevgi akıl erecek 
Her duyan bir başka mânâ verecek 
Şaşırmış yolcuya yol gösterecek 
Hakikat nuruna âşıksın gönül. 



HAKİM BEĞ


Gene tehir etme üç ay öteye, 
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ. 
Otuz yıl da babam düştü ardına; 
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ. 

Kırk yıl önce; yani babam ölünce, 
Kadılıklar hâkimliğe dönünce, 
Mirasçılar tarla, takım bölünce, 
İrezillik beni buldu hâkim beğ. 

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git; 
Bini buldu burda yediğim zılgıt. 
Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!' 
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ. 

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su, 
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu? 
Kazanmasam da hu, kazansam da hu! 
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ. 

Keşife-meşife, damgaya, harc'a 
Kanımız kurudu harca da, harca.. 
Sayenizde avukatlar yıllarca, 
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ. 

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar; 
Değişti bizde de göya devirler. 
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar, 
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ. 

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı? 
Şaşırdım billâhi yolu yordamı.. 
Kızma sözlerime alam kadanı, 
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ. 

Mülkün temeliydi adalet hani?... 
Bizim hak temelde saklı mı yani? 
Çıkartıp ta versen kim olur mâni? 
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?! 

Hem davacı pişman, hem de davalı.. 
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı. 
Sabret makamından çalma kavalı, 
Sürüler ekine daldı hâkim beğ. 



HAYAL VE GERÇEK


Ay ışığı pencereden girende, 
Senden yana hayâl kurmak ne güzel. 
Ya bir otobüste, ya bir trende, 
Gurbet ilden sana varmak ne güzel. 

Aşkın mayasını senden alıp da, 
Şekillendim sevda denen kalıpta. 
Evinizin kapısını çalıp da, 
İlk çıkandan seni sormak ne güzel. 

Umudu yoksula bol verir Hudâ; 
Bin tohuma can var bir damla suda. 
Gerek uyanık ol, gerek uykuda, 
Benden bakıp seni görmek ne güzel. 

Kurumadan daha yolculuk teri, 
”Gel” diye yanına çağırsan beni; 
Bırakıp bir yana gamı, kederi, 
Doya doya seni sarmak ne güzel. 

Aşk deyince anlattığı her şeydir; 
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir.. 
Azrai'le can vermesi zor şeydir; 
Sen istersen sana vermek ne güzel. 




İNCİTME


Gölgesinde otur amma 
Yaprak senden incinmesin. 
Temizlen de gir mezara 
Toprak senden incinmesin. 

Yollar uzun, yollar ince 
Yol kısalır aşk gelince 
Yat kurban ol İsmail’ce 
Bıçak senden incinmesin. 

Burdayım de ararlarsa 
Doğru söyle sorarlarsa 
Tabutuna sararlarsa 
Bayrak senden incinmesin. 

İl göçsün göçtüğün vakit 
Yol yansın geçtiğin vakit 
Suyundan içtiğin vakit 
Irmak senden incinmesin. 

Toz konmasın sakın sana 
Hakkı geçer halkın sana 
Gücenmesin yakın sana 
Uzak senden incinmesin. 




İNSANLARIN DRAMI


Hilkatten bugüne her ne çektiyse 
Zekası kıtlardan çekti insanlık 
Hazar zamanıysa, sefer vaktiyse 
'Gel'lerden, 'git'lerden çekti insanlık 

Putçular put dikip dünyalar vurdu 
Tezahürat arttı, tefekkür durdu 
Firavun emretti, Nemrut buyurdu 
Yürüyen putlardan çekti insanlık 

Küfür gemisinde hep kürek çeken 
Etrafa iftira tohumu eken 
Kula kulluk için yarışa ÇIKAN 
Tasmalı itlerdan çekti insanlık 

Aferine göbek atan, oy atan 
Hatasını sevap diye dayatan 
Masum gönüllere girip boy atan 
Zararlı otlardan çekti insanlık 

Gün geçmedi üç-beş Nemrut türedi 
Kötü günler kötülere yaradı 
Yitirenler yanlış yerde aradı 
Hit'lerden, bitlerdan çekti insanlık 




KÖROĞLUNA DAİR


Benden selâm olsun Koç Köroğlu’na, 
Şimdi devir başka, zaman değişti. 
Karga konar kır atların beline, 
Arpa bulunmuyor, saman değişti. 

Gayri ne Kenan var, ne Demircioğlu, 
Tarihe karıştı, Ayvaz’la Hoylu, 
Herkes Bolu Beyi, her taraf Bolu, 
Yiğitlik kalmadı, insan değişti. 

Sır tutmuyor suya giden testiler, 
Kılınçları müzelere astılar, 
Çamlıbel’in çamlarını kestiler, 
Dağlar çıplak kaldı, orman değişti. 

Kale yoktur, ok atılmaz burçlardan, 
İnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan, 
Boz tavşanlar haraç alır kurtlardan, 
Erlik başkalaştı, meydan değişti. 

Kervan geçmez, uçurdular hanları, 
Hile satar asrın bezirgânları, 
Banka kurup biriktirdik kanları, 
Dertler yenilendi, derman değişti. 

Tad bozuldu, küp kokutur turşular, 
Haydutlara yatak oldu çarşılar, 
Şişkin cüzdan bin belâyı karşılar, 
Boynuzlar göz oldu, kalkan değişti. 


MÜZELİK ŞİİR


Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben 
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben 
Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben 

Korkaklığın sükûtu kol geziyor her yerde 
Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde. 

Putların gölgesinde dans eder akbabalar 
Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar 
Atılan ucuz safra selâmlar, merhabalar 

En temiz topraklara gül eksem mantar biter 
Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter. 

Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım 
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım 
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım 

Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler 
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler. 

Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar 
Çamur evlât doğurur taş yürekli analar 
Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar 

Koşanlar, yarışanlar.. dehşet ötesi dehşet 
Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet. 

Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak 
Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak 
Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak 

Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri 
Aferine çalışır düzenin bekçileri. 

Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı 
Hisseler neden farklı, hak, hukuk neden ayrı? 
Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı 

Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç 
Neşe-eğlence cinnet.. yatıp uyumak korkunç. 

Güvenmek aldanmaktır.. ölçü-tartı izafî 
Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî 
Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî 

Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor 
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor. 

Figüran heykeller var kül tablası boyunda 
Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda 
İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da 

Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım 
Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.


NÖBETÇİNİN VUKUATI


Yüzbaşım, garajda nöbet tutarken 
Hatırıma sıla düştü bu gece 
Güngören'in horozları öterken 
Gönül kalktı yola düştü bu gece 

İçinde dışında yoktur yalanı 
Anlatayım dur başıma geleni 
Bir yar için düşüncemin olanı 
Sapanca'da göle düştü bu gece 

Bozhöyük'e vardım Güllü kadına 
Fal açtırdım Ülker'imin adına 
Gelin olmuş bak şu işin tadına 
Bizim kısmet ele düştü bu gece 

Kırk yıl geçse unutamam bu günü 
Olmuş bitmiş sevdiğimin düğünü 
Hep çözülmüş sırrımızın düğümü 
Maceramız dile düştü bu gece 

Kalbime ateşten vurdular yama 
Perişan bir halde döndüm kıtama 
Karakoç bildiğin KARAKOÇ ama, 
Bilmediğin hale düştü bu gece 


SAY BİR GERÇEK SAY BİR YALAN 


Ömür dediğiniz nedir 
Üç gün hilal, üç gün bedir 
Haftaya boş kalır sedir 
Say bir karış, say bir adım 
Geçti gitti, anlamadım 

Her türlü nimet sofrada 
Yığın yığın dert sofrada 
En uzun mühlet sofrada 
Say bir içim, say bir tadım 
Kaçtı gitti, anlamadım 

Denizde kayıktır umut 
Yaralı geyiktir umut 
Ürkek üveyiktir umut 
Say bir lokma, say bir yudum 
Uçtu gitti, anlamadım 

Dakikalar yazlık, kışlık 
Saatlarda mı yanlışlık 
İklim mevsim tek karışlık 
Say bir dondum, say bir yandım 
Göçti gitti, anlamadım 

Bembeyaz düşler topladık 
Bitmemiş işler topladık 
Bebek gülüşler topladık 
Hızar kurdu itimadım 
Biçti gitti, anlamadım 


SEN VARSIN


Gönül tezgahında şiir dokudum 
İplik iplik nakışında sen varsın 
Aşk yolunun kanununu okudum 
Madde madde yokuşunda sen varsın 

Fikir vadisinden bir ırmak geçer 
Eğilir selviler suyundan içer 
Bağrında ay doğar zambaklar açar 
Sessiz sessiz akışında sen varsın 

Öz suyusun hayat denen şişenin 
Nedenisin keder ile neşenin 
Sevda cephesinde şehit düşenin 
Donuk donuk bakışında sen varsın 

Hep senin renginde görünür bahar 
Yaprakta yeşilin gülde kokun var 
Yama yama kalbimdeki yaralar 
Sıra sıra dikişinde sen varsın 

Gidip de yorulma çok uzaklara 
Sen; seni gel benim içimde ara... 
Umut güneşimin mor bulutlara 
Girip girip çıkışında sen varsın 


SENİ ARADIM


Omuzumda sevda yükü 
Yollarda seni aradım 
Beste beste, türkü türkü 
Tellerde seni aradım 

Girdim yeşilden sarıya 
Sordum ölüye diriye 
Çiçeği verdim arıya 
Ballarda seni aradım 

Aşk yalımı girdi cana 
Gönlüm döndü gülistana 
Gece gündüz yana yana 
Küllerde seni aradım 

Yorulup demedim yeter 
Hasretin gözümde tüter 
Kerem'den, Mecnun'dan beter 
Çöllerde seni aradım 

Bahçem çiçek bağım gazel 
Birleşir ebedle ezel 
Ayırmadım çirkin, güzel 
Kullarda seni aradim 

Ulaşmak icin rahmete 
Katlandım binbir zahmete 
Karışıp söze sohbete 
Dillerde seni aradım 


SULARI ISLATAMADIM


Savaştayım elli yıldır 
Ömrüm geçti boşalt, doldur 
Anlamadım bu ne haldir 

Birgün silah çatamadım 
Suları ıslatamadım 

Ekin ektim başak yılan 
Kuşandığım kuşak yılan 
Yorgan akrep, döşek yılan 

Birgün rahat yatamadım 
Suları ıslatamadım 

Ne payem oldu ne sayem 
En doğruya varmak gayem 
Düşüncemdir tek sermayem 

Alan yoktur satamadım 
Suları ıslatamadım 

Yolum yokuş, izim ayrı 
Dilim yağsız, sözüm ayrı 
Bedenimden özüm ayrı 

Biri bire katamadım 
Suları ıslatamadım 

Talipli yoktur sevgiye 
Anlamadım, neden? Niye? 
Canlar gücenmesin diye 

Can attım gül atamadım 
Suları ıslatamadım 



ŞİİRE DAİR



Şiir bir cennet bahçesi 
Girmeyene anlatılmaz. 
Cennet nedir, bahçe nasıl? 
Görmeyene anlatılmaz. 

Şair gülü, şükür gülü 
Yaprak yaprak dokur gülü 
Her mısradan fikir gülü 
Dermeyene anlatılmaz. 

İne gönül, kalka gönül 
Hep doğruya baka gönül 
Hak vergisi.. Hakk’a gönül 
Vermeyene anlatılmaz. 

Şiir toprak kokusudur 
Şiir damla damla sudur 
Ermişlerin duygusudur 
Ermeyene anlatılmaz. 

Şairler sultanı Yunus 
Her sözü yüz defa yumuş 
Aşk bağına dergâh kurmuş 
Varmayana anlatılmaz. 



ŞİKAYET


Yıldırımlar sağdım umut bahçeme 
Hasretimi yangınlarla süsledim 
Depremleri dost eyledim geceme 
Yüreğimde fırtınalar besledim 
Bekledim ki sen gelesin yanıma 
Gelmiyorsun yetti gayri canıma 

Kokuştu, acıdı, gazlaştı sular 
Bozuldu, değişti, yozlaştı sular 
Kurudu, savruldu, tozlaştı sular 
Bekledim ki sen gelesin yardıma 
Gelmiyorsun, ortağım yok derdime 

Boş dergahta tek dervişim, gerçek bu 
Yalnızlığa boş vermişim gerçek bu 
Sabır, sebat benim işim gerçek bu 
Silahımı kalemime yasladım 
Bekledim ki sen gelesin muradım 
Gelme gayri, kapıları kapadım 


TOPRAKTAKİ SEVİNCE


Al elmalar yeşil dalı eğince 
Yaprakların ucu yere değince 
Bak o zaman topraktaki sevince 

Hava bulutlanıp gök gürleyince 
Bir yağmur başlar ya inceden ince 
Bak o zaman topraktaki sevince 

Sevdalılar al kefeni giyince 
Kara yerler seni beni yiyince 
Bak o zaman topraktaki sevince 


VE SONRA


Kurudu sevgiler gönül tasında 
Her mevsim bir başka aldattı bizi 
Renkler başkalaştı gün ortasında 
Koyu bir karanlık öptü denizi 

Daraldı her sabah geniş ufuklar 
Aşkımızı gölgeledi bulutlar 
Yaprak yaprak daldan düştü umutlar 
Tüketti takvimler gençliğimizi 

Seneler yalancı çıktı düş gibi 
Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi 
Mermere işlenmiş bir nakış gibi 
Dağıldı yüzlerce yokluğun izi 

Önce Gerçek dedik ve sonra Neden 
Bekledik bir daha gelmedi giden 
Uyandık en güzel düşü görmeden 
Aynalardan sorduk birbirimizi 


YAĞMUR YAĞAR GİBİ


Ormanlarda yuvasını yitiren 
Bir kuş görsem sen gelirsin aklıma. 
Beni alıp uzaklara götüren 
Bir düş görsem sen gelirsin aklıma. 

Gönlüm viranedir, yakılmış, yanmış 
Hayal mermerinde hatıram donmuş. 
Asırlar öncesi duvara konmuş 
Bir taş görsem sen gelirsin aklıma. 

Toprak, ağacın her hali güzel 
Gölgesi, meyvesi hem dalı güzel 
Nerede, ne zaman faydalı, güzel 
Bir iş görsem sen gelirsin aklıma. 

Acılmış bir çiçektir her gülen dudak 
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak 
Bir dostluk bakış ı, bir gülen dudak 
Bir diş görsem sen gelirsin aklıma. 

Yüreğinde deli taylar eş ınan 
Gam ilinden dert iline taş ınan 
Altmış yıl yaş ayıp bin yıl düş ünen 
Bir baş görsem sen gelirsin aklıma. 


YOLLARIN SONU


Bilir misin hancı,bu güne kadar 
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola? 
Sıladan gurbete giden yolcular 
Kaç damla göz yaşı döktü bu yola? 

Getirmeden bu yolların sonunu, 
Kaç yolcu son durak yaptı hanını? 
Kaç yolcu bu yolda verdi canını, 
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola? 

Akar bir oluktan beş dağın karı, 
demişler adına 'hasret pınarı' 
Şu mezarı gölgeleyen çınarı 
Kimin için kimler dikti bu yola? 

Kaç aşık bu yolda zaman eritti, 
Kaç yorgun hanında terin kuruttu. 
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü 
Kaç topuğun kanı aktı bu yola? 

Yollar kıvrım kıvrım,dağlar sıralı, 
Düşünürüm,yollar beni yoralı. 
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı 
Her gecenin seher vakti bu yola? 

Ben bilmedim gitti n'olur sen söyle, 
Bu yollar kararsız uzar mı böyle? 
Yar için iç çekip,karşıki köyde 
Hangi göz kaç sene baktı bu yola?..  


 
www.siirlerim-net.tr.gg  
   
SAAT  
 


More Cool Stuff At POQbum.com

 
HABERLER  
  tütüne son  
 
 
 
Bugün 12 ziyaretçi (34 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol